18 Mart 2014 Salı
18 Mart Çanakkale Zaferi
Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferinin yıl dönümü. Biz 18 Marta sadece bir zafer kazanmadık. Biz dünyaya teknolojinin, topun ve tüfeğin değil, imanın, inancın ve vatan sevgisinin daha üstün olduğunu ispatladık. Düşman dönemin en son teknolojisi olan zırhlı gemilerle, silahlarla saldırdı, Atalarımız Allah Allah nidalarıyla ve yanıp tutuştukları vatan sevgisiyle karşıladılar ve sonunda teknoloji maneviyata yenildi. Bundan sonrada hep böyle olacak teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin maneviyatı yok edemeyecek. Çanakkale'de öncesinde ve sonrasında şehit olan atalarımıza Allah'tan rahmet diliyorum hepinizin mekanı cennet olsun.
27 Şubat 2014 Perşembe
Sokak Sanatçıları
Merhabalar. Dün Yüksel Caddesinden geçerken iki genç gördüm. Birisi klarnetini diğeri gitarını almış ve sokağa çıkmışlar. Muhtemelen yeni başlamışlardı. Çünkü kalabalık yeni yeni toparlanıyordu. Genelde bu gibi kalabalıklara pek takılmam, birazda acelem vardı bakmadan geçiyordum ki müthiş bir ses duydum. Klarnet çalan kişi aynı zamanda bu iki kişiden oluşan grubun solistiymiş. Volkan Konak'ın sesine çok benziyordu ama taklit olmadığı her halinden belliydi. Çünkü arada konuşuyor, espiriler yapıyordu. Dikkat ettim konuşma sesi de aynıydı.
Telefonumu çıkardım çekmeye başladım bir dakika falan çekeyim dedim ama 5 -6 dakika çektim daha çekmek istiyordum ama maalesef şarjım müsade etmedi. Güzel bir grup olmuşlar güzel çalıyorlar ve güzel söylüyor arkadaşımız. Ayrıca gayet espirili konuşmaları ve hareketleri var. Onları dinleyenlere, müthiş bir müzik sunarken aynı zamanda da güldürüp eğlendiriyorlar.
Bilmiyorum ülkede ne kadar sokak sanatçısı vardır veya ne kadarı bu grup kadar başarılıdır ama bu gençlerin çok daha iyi yerlerde olmasını düşünüyor ve temenni ediyorum. Sizleri çektiğim videoyla başbaşa bırakıyorum. Saygılarımla.
Telefonumu çıkardım çekmeye başladım bir dakika falan çekeyim dedim ama 5 -6 dakika çektim daha çekmek istiyordum ama maalesef şarjım müsade etmedi. Güzel bir grup olmuşlar güzel çalıyorlar ve güzel söylüyor arkadaşımız. Ayrıca gayet espirili konuşmaları ve hareketleri var. Onları dinleyenlere, müthiş bir müzik sunarken aynı zamanda da güldürüp eğlendiriyorlar.
Bilmiyorum ülkede ne kadar sokak sanatçısı vardır veya ne kadarı bu grup kadar başarılıdır ama bu gençlerin çok daha iyi yerlerde olmasını düşünüyor ve temenni ediyorum. Sizleri çektiğim videoyla başbaşa bırakıyorum. Saygılarımla.
24 Şubat 2014 Pazartesi
Google AdSense
Hi friends, I am doing a kind of google AdSense application is not approved my application . Is said to be accepted due to insufficient Regarding Content . Most of all a large part in some of the content that belongs to me and I have close to fifty shares . three - four content accepted my friends know .
This post first in google adsense officials göreceğini know. I'm asking you to the bottom of this post where I have to watch what I did wrong and how to write that way you think. I 've been a member of the YouTube video sharing channel monitoring in one of my videos rate too low but think of my own going well and I want to see earnings statements . But according to the AdSense application is not accepted, I do not . My average up to twelve hours a day I'm on the internet and google want to be in cooperation . Continuing from blog , faceden from YouTube and to share something from google , attract someone and something to someone I'm trying to izlettirmek . Google 's AdSense likewise helping me to accept my application and I want you to help me win .
By studying this article I hope you to help me . Sincerely .
This post first in google adsense officials göreceğini know. I'm asking you to the bottom of this post where I have to watch what I did wrong and how to write that way you think. I 've been a member of the YouTube video sharing channel monitoring in one of my videos rate too low but think of my own going well and I want to see earnings statements . But according to the AdSense application is not accepted, I do not . My average up to twelve hours a day I'm on the internet and google want to be in cooperation . Continuing from blog , faceden from YouTube and to share something from google , attract someone and something to someone I'm trying to izlettirmek . Google 's AdSense likewise helping me to accept my application and I want you to help me win .
By studying this article I hope you to help me . Sincerely .
Googel adsense
Merhaba arkadaşlar ben google adsenseye başvuru yapıyorum bir türlü başvurum onaylanmıyor. Yetersiz içerikden dolayı kabul edilmediği söyleniyor. Bir çoğunun tamamı bazılarınında büyük bir kısmı bana ait olan elliye yakın paylaşımım ve içeriğim var. üç - dört içerikle kabul edilen arkadaşlarımı biliyorum .
Bu mesajı ilk google adsense yetkililerinin göreceğinide biliyorum. Sizden ricam bu mesajın altına nerde yanlış yaptığımı ve nasıl bir yol izlemem gerektiğini yazarsanız sevinirim. Youtube üye oldum video paylaşıyorum kanallarımın birinde videoların izlenme oranı henüz çok düşük ama kendi çapımda iyi gittiğini düşünüyorum ve kazanç tablomu görmek istiyorum. Ama adsense başvurum kabul edilmediği için göremiyorum. Benim ortalama günde on iki saat kadar internette oluyorum ve google iş birliği içinde olmak istiyorum. Sürekli blogdan, faceden, youtubeden ve googledan birşeyler paylaşmak, birilerini çekmek ve birilerine birşeyler izlettirmek için çabalıyorum. Google 'unda aynı şekilde bana yardımcı olmasını adsense başvurumu kabul etmesini ve kazanmama yardımcı olmasını istiyorum.
Bu yazıyı inceleyerek bana yardımcı olmanızı temenni ediyorum. Saygılarımla.
Bu mesajı ilk google adsense yetkililerinin göreceğinide biliyorum. Sizden ricam bu mesajın altına nerde yanlış yaptığımı ve nasıl bir yol izlemem gerektiğini yazarsanız sevinirim. Youtube üye oldum video paylaşıyorum kanallarımın birinde videoların izlenme oranı henüz çok düşük ama kendi çapımda iyi gittiğini düşünüyorum ve kazanç tablomu görmek istiyorum. Ama adsense başvurum kabul edilmediği için göremiyorum. Benim ortalama günde on iki saat kadar internette oluyorum ve google iş birliği içinde olmak istiyorum. Sürekli blogdan, faceden, youtubeden ve googledan birşeyler paylaşmak, birilerini çekmek ve birilerine birşeyler izlettirmek için çabalıyorum. Google 'unda aynı şekilde bana yardımcı olmasını adsense başvurumu kabul etmesini ve kazanmama yardımcı olmasını istiyorum.
Bu yazıyı inceleyerek bana yardımcı olmanızı temenni ediyorum. Saygılarımla.
Kış Bitti Gitti Kar Yok
Ankara'da bu sene hç kış olmadı. Sadece bir kez kar yağdı oda çok az. İlk cemre düştü kış bitmek üzere bundan sonrada çok fazla kar yağacakmış gibi görünmüyor.
Kime sorsanız hava nasıl diye çok güzel diyor. Çok ironik bi durum hava çok güzel deniliyor ama aslında hiç güzel değil. Kış mevsiminde bu kadar sıcak ve yağışsız geçen bir kış nasıl güzel olabilir ki.Bu şekilde iki - üç kışın geçtiğini düşünsenize. Susuzluk, kuraklık ve kıtlık olması içten bile değil. Bugün Ankara yağışlı görünüyor bu günlerde ve önümüzdeki aylarda yağacak yağmurların ne kadarı karın yerini tutar, ne kadarı barajlara ulaşır bilinmez.
Nasıl olur, ne gibi önlemler, ne gibi tedbirler almak lazım bilemiyorum onu konunun uzmanları bilir ama bildiğim tek şey birşeylerin yapılması gerektiği. Aksi halde çok zor günler bizi bekliyor.
Kime sorsanız hava nasıl diye çok güzel diyor. Çok ironik bi durum hava çok güzel deniliyor ama aslında hiç güzel değil. Kış mevsiminde bu kadar sıcak ve yağışsız geçen bir kış nasıl güzel olabilir ki.Bu şekilde iki - üç kışın geçtiğini düşünsenize. Susuzluk, kuraklık ve kıtlık olması içten bile değil. Bugün Ankara yağışlı görünüyor bu günlerde ve önümüzdeki aylarda yağacak yağmurların ne kadarı karın yerini tutar, ne kadarı barajlara ulaşır bilinmez.
Nasıl olur, ne gibi önlemler, ne gibi tedbirler almak lazım bilemiyorum onu konunun uzmanları bilir ama bildiğim tek şey birşeylerin yapılması gerektiği. Aksi halde çok zor günler bizi bekliyor.
2014 Yerel Seçimleri Ankara
Seçime sayılı günler kaldı ama hala Ankara'da kim önde kim yüzde kaç oy alır kimin başkan olmaya daha yakın olduğu gibi bilgilerde netlik kazanan yok.
Birbiriyle çekişebilecek üç aday var. AKP' nin adayı şimdiki başkan İ.melih Gökçek. MHP' nin adayı Mevlüt Karakaya ve CHP'nin adayı geçen dönem MHP'den aday olan Mansur Yavaş.
Bunların içinden en az şansı olan MHP'nin adayı Mevlüt Karakaya gibi görünüyor. Yine içlerinde nasıl bir oy alacağı ve hangi kitlelerin oy vereceği bilinmeyen aday CHP adayı Mansur Yavaş. Çünkü Mansur Yavaş geçtiğimiz dönem MHP'den adaydı ve ülkücü olduğunu her fırsatta söylüyor. Bu da kimi CHP liler tarafından hoş karşılanmıyor. Ülkücü kesiminden büyük bir çoğunlukta CHP'den aday olduğu için Mansur Yavaş'a sırt çevirmiş durumda. Öte yandan Devlet Bahçeli ile sorunlar yaşayan ve araları iyi olmayan ve Mansur Yavaş'ın MHP'de haksızlığa uğradığını düşünen ülkücüler de hiç az sayıda değil. Bir diğer aday şimdiki başkan İ. Melih Gkçek. Mansur Yavaş ne kadar sallar bilinmez ama şimdiki duruma göre en şanslı görünen isim. Melih Gökçek'in veya AKP'nin en büyük dezavantajı Cemaatle ters düşmeleri. Aldığım duyumlara ve gözlemlerime göre Cemaat yanlılarının Mansur Yavaş lehine çalıştıktıkları yönünde. Bu durum ardaki oy farkını kapatıp hatta Mansur Yavaş'ı bir adım öne geçirebilir.
Bir ay gibi bir süre kaldı seçime bekleyip hep beraber göreceğiz. Kim olursa olsun Ankara için her şeyin en güzeli olsun.
Birbiriyle çekişebilecek üç aday var. AKP' nin adayı şimdiki başkan İ.melih Gökçek. MHP' nin adayı Mevlüt Karakaya ve CHP'nin adayı geçen dönem MHP'den aday olan Mansur Yavaş.
Bunların içinden en az şansı olan MHP'nin adayı Mevlüt Karakaya gibi görünüyor. Yine içlerinde nasıl bir oy alacağı ve hangi kitlelerin oy vereceği bilinmeyen aday CHP adayı Mansur Yavaş. Çünkü Mansur Yavaş geçtiğimiz dönem MHP'den adaydı ve ülkücü olduğunu her fırsatta söylüyor. Bu da kimi CHP liler tarafından hoş karşılanmıyor. Ülkücü kesiminden büyük bir çoğunlukta CHP'den aday olduğu için Mansur Yavaş'a sırt çevirmiş durumda. Öte yandan Devlet Bahçeli ile sorunlar yaşayan ve araları iyi olmayan ve Mansur Yavaş'ın MHP'de haksızlığa uğradığını düşünen ülkücüler de hiç az sayıda değil. Bir diğer aday şimdiki başkan İ. Melih Gkçek. Mansur Yavaş ne kadar sallar bilinmez ama şimdiki duruma göre en şanslı görünen isim. Melih Gökçek'in veya AKP'nin en büyük dezavantajı Cemaatle ters düşmeleri. Aldığım duyumlara ve gözlemlerime göre Cemaat yanlılarının Mansur Yavaş lehine çalıştıktıkları yönünde. Bu durum ardaki oy farkını kapatıp hatta Mansur Yavaş'ı bir adım öne geçirebilir.
Bir ay gibi bir süre kaldı seçime bekleyip hep beraber göreceğiz. Kim olursa olsun Ankara için her şeyin en güzeli olsun.
Ah Bir Ataş Ver
Dumlupınar Denizaltısı uzun ve yorucu bir seferden dönerken, Nağra Burnu açıklarında İsveş bandıralı Nabuland Şilebi ile çarpışarak bir kaç dakika içinde sulara gömülür. Gece çok soğuk, sessiz ve bulanıktır. Gemide 81 mürettebattan sağ kalan 22 kişi geminin arka tarafında bulunan torpido dairesine sığınır. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattığı telefon şamandırasıyla gemidekilerle irtibat sağlanır. Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber olur.
Bu arada oksijeni idareli kullanmaları konusunda uyarılar yapılır, gerekszi yere konuşmayın, şarkı türkü söylemeyin ve sigara içmeyin gibi. Ancak saatler süren çalışmalar sonunda bir sonuç alınamaz ve umutlar tükenmeye başlar. Karanlıkta bekleyen 22 kişiye bu sefer tersi şeyler söylenir; konuşabilir, şarkı türkü söyleyebilir ve sigara içebilirsiniz. İşte o an telefon şamandırasının öbür ucundan tüm Türkiye denizaltıda başı dik, onurlu, gururlu mürettebatın hüzünlü türküsünü dinledi :
Ah bir ataş ver cigaramı yakayım
Sen salın (sallan) gel ben boyuna bakayım
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği
Ah vur ataşı gavur sinem ko yansın
Arkadaşlar uykulardan uyansın
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği
Bu arada oksijeni idareli kullanmaları konusunda uyarılar yapılır, gerekszi yere konuşmayın, şarkı türkü söylemeyin ve sigara içmeyin gibi. Ancak saatler süren çalışmalar sonunda bir sonuç alınamaz ve umutlar tükenmeye başlar. Karanlıkta bekleyen 22 kişiye bu sefer tersi şeyler söylenir; konuşabilir, şarkı türkü söyleyebilir ve sigara içebilirsiniz. İşte o an telefon şamandırasının öbür ucundan tüm Türkiye denizaltıda başı dik, onurlu, gururlu mürettebatın hüzünlü türküsünü dinledi :
Ah bir ataş ver cigaramı yakayım
Sen salın (sallan) gel ben boyuna bakayım
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği
Ah vur ataşı gavur sinem ko yansın
Arkadaşlar uykulardan uyansın
Uzun olur gemilerin direği
Ah çatal olur efelerin yüreği
23 Şubat 2014 Pazar
İL İL TÜRKÜLER (12 BİNGÖL)
BİNGÖL DÖRT DAĞ İÇİNDE
Bingöl dört dağ içinde
Bingöl dört dağ içinde
Yanarım yağ içinde
Kim Bingöl'ü sorarsa
Bir yarim var içinde
Deliley deliley destane
Deliley deliley heyrane
Bu dere buz bağlamış
Dibi nergiz bağlamış
Baba beni evlendir loy
Bingölde kız kalmamış
Deliley deliley destane
Deliley deliley heyrane
Bu derenin uzunu
Kıramadım buzunu
Aldım çaçan kızını
Çekemedim nazını
Deliley deliley destane
Deliley deliley heyrane
İL İL TÜRKÜLER (11 BİLECİK)
PAYTON GELDİ MEYHANEYE DAYANDI
Payton geldi meyhaneye dayandı
Ağlama çakırım alır alır giderim seni
Ağlama çakırım alır alır giderim seni
Payton geldi meyhaneye dayandı
Siyah gömlek al ganlara boyandı
Garip annem oy buna nasıl dayandı
Ağlama çakırım alır alır giderim seni
Arar isen yar gönlünde bul beni
Gide gide gitmez oldu dizlerim
Ağlamaktan görmez oldu gözlerim
Nazlı yare geçmez oldu sözlerim
Ağlama çakırım alır alır giderim seni
Arar isen yar gönlünde bul beni
İL İL TÜRKÜLER (10 BALIKESİR)
ÇAY BENİM ÇEŞME BENİM
Çay benlm çeşme benim
Çay benlm çeşme benim
Ardıma düşme benim
Senin ile eğlendim
Sevdiğim başka benim
Amanın yalel yalel
Yandım yalel yalel
Köşe başı beklerim
Vay benim emeklerim
Yar aklıma geldikçe
Sızlıyor kemiklerim
Amanın yalel yalel
Yandım yalel yalel
Karanfilim tüterim
Taş dibinde biterim
Eller yarim dedikçe
Ben boynumu bükerim
Amanın yalel yalel
Yandım yalel yalel
İL İL TÜRKÜLER (09 AYDIN)
EKLEMEDİR KOCA KONAK
Eklemedir koca konak ekleme (aman aman)
Eklemedir koca konak ekleme (aman aman)
Nazlıda yarim yine geldi aklıma
Nasıl edeyim başımdaki sevdaya (aman aman)
Aman aman dostlar yoldan geldim yorgunum
Orta da boylu bir güzele vurgunum
Bizim bağın menekşesi al olur
Alem de sevdiğine de yanar kül olur
Sevdiğini alamayan del'olur
Haydi haydi gidelim aynalı kavağa üçümüz
Tazede şeftalidir bizim yükümüz
Bizim bağa gideriken serhaya
Çektiler kolumdan beni tenhaya
Nasıl edeyim başımdaki sevdaya
Aman aman dostlar kabir de bana dar gelir
Bu gençlikte ölüm bana zor gelir
İL İL TÜRKÜLER (08 ARTVİN)
Çift Candarma Geliyor
Çift candarma geliyor da
Haydi yarim ninanay da
Çift candarma geliyor da
Kaymakam konağından
Al candarma vur beni de
O yarin sevabından
Haydi yarim ninanay da
Ninanay aslan yarim
Haydi canım haydi malım
Gel benim şeker yarim
Cebi dolu paketi de
Giyme yeşil çaketi
Yar Allahın seversen de
Gel dolanak Baket'i
Karşıda hozan tarla da
Parla sevdiğim parla
Yakına gelemesen de
Uzaktan mendil salla
Zeytin yaprağı yeşil de
Dibinde kahve pişir
Benden sana yar olmaz da
Git aklın başan devşir
Dağlarda kar sesi var da
Tavlada zar sesi var
Kurban olam Baket'e de
İçinde yar sesi var
İL İL TÜRKÜLER (07 ANTALYA)
ÇAY BAŞINA BOSTAN EKTİM
Çay başına (aman aman) bostan ektim yayıldı
Çay başına (aman aman) bostan ektim yayıldı
Efe başı (aman) bir bıçakta
(kara gözlüm) Bayıldı
Vurmada dedim (aman aman)
Yar boynuma sarıldı
İnme durnam inme susuz selsiz
(kara gözlüm) Çöllere
Ben ölürsem (yarim) meyil verme
(bidanemde) Ellere
İstanbul'a (aman aman) cura yazdım saz geldi
Telli potin (aman) kar topuğa
(kara gözlüm) Dar geldi
Sevip sevip (aman aman)
Ayrılması zor geldi
İnme durnam inme susuz selsiz
(kara gözlüm) Çöllere
Ben ölürsem (yarim) meyil verme
(bidanemde) Ellere
İL İL TÜRKÜLER (06 ANKARA)
KARPUZ KESTİM YİYEN YOK
Aman karpuz kestim yiyen yok
Aman karpuz kestim yiyen yok
Aman halin nedir diyen yok
Yar yar aman ben yandım aman
Aman yenile bir yar sevdim
Gözün aydın diyen yok
Yar yar aman ben yandım aman
O kız da seni beni aldadır aman
Aldadır aman aldadır aman
Sevdalımın gözleri yoldadır aman
Yoldadır aman yoldadır aman
Aman karpuz kestim kırmızı
Aman şu gelen kimin kızı
Yar yar aman ben yandım aman
Aman yanağında beni var
Aman sandım seher yıldızı
Yar yar aman ben yandım aman
O kız da seni beni aldadır aman
Aldadır aman aldadır aman
Sevdalımın gözleri yoldadır aman
Yoldadır aman yoldadır aman
İL İL TÜRKÜLER (05 AMASYA)
DEĞME FELEK
Bugün benim efkarım var zarım var
Bugün benim efkarım var zarım var
Değme felek değme telime benim
Gül yüzlü cananı elden aldırdım
Ecel oku değdi gülüme benim
Değme felek değme telime benim
Lokman Hekim gelse sarmaz yarayı
Hilebaz dostunan açtık arayı
Ne köşkümü koydu ne de sarayı
Baykuşlar tünedi dalıma benim
Değme felek değme telime benim
Özlemi'yem başım dumanlı dağlar
Gözlerim yaşlı da içim kan ağlar
Güz ayları geldi bozuldu bağlar
Hazan yeli değdi gülüme benim
Değme felek değme telime benim
İL İL TÜRKÜLER (04 AĞRI)
Ağrı Dağından Uçtum
Ağrı dağından uçtum
Çayır çimene düştüm
Ne belalı başım var
Vefasız yare düştüm
Kışlanın önü pınar
Hep kuşlar ona konar
Bugün yari görmedim
Yüreğim ona yanar
Dağda hayladım kurdu
Atım terledi durdu
Karşıdan gelen dilber
Beni yürekten vurdu
(Beni ciğerden vurdu)
Ağrı dağından uçtum
Çayır çimene düştüm
Ne belalı başım var
Vefasız yare düştüm
Kışlanın önü pınar
Hep kuşlar ona konar
Bugün yari görmedim
Yüreğim ona yanar
Dağda hayladım kurdu
Atım terledi durdu
Karşıdan gelen dilber
Beni yürekten vurdu
(Beni ciğerden vurdu)
İL İL TÜRKÜLER (03 AFYONKARAHİSAR)
Mezar Arasında Harman Olurmu
Mezar arasında harman olur mu
Gama yarasına derman olur mu
Gamayı vuranda iman olur mu
Aslanım Kazım'ım yerde yatıyor
Gaytan bıyıkları gana batıyor
Mezar arasından atlayamadım
Döküldü cephanem toplayamadım
Bir tek düşmanımı haklayamadım
(Gama yarasını saklayamadım)
Aslanım Kazım'ım yerde yatıyor
Gaytan bıyıkları gana batıyor
Mezar arasında ganlı gasaplar
İnsan ahbabına gama mı saplar
Cenazem geçiyor bakın ahbaplar
Aslanım Kazım'ım yerde yatıyor
Gaytan bıyıkları gana batıyor
Mezarımın daşı gıbleye garşı
Üstünün toprağı gözümün yaşı
Benim gözel oğlum efenin başı
Aslanım Kazım'ım yerde yatıyor
Gaytan bıyıkları gana batıyor
İL İL TÜRKÜLER (02 ADIYAMAN)
Alın Yüzüğüm Kırıldı
Altın yüzüğüm kırıldı
Suya düştü su duruldu
Dediler yarim geliyor
İnce bellerim kırıldı
Tel tel tellerine
Kurban olam dillerine
Atımın da nalı yoktur
Üzerinde çulu yoktur
Gölbaşı'n da yolu yoktur
Git gelemem emmim kızı
Tel tel tellerine
Kurban olam dillerine
Altınlarım n'ol edeyim
Al hırkamı çul edeyim
Gölbaşı'nı yol edeyim
Ben gelemem emmim kızı
Tel tel tellerine
Kurban olam dülerine
İL İL TÜRKÜLER (01 ADANA)
Adana Köprü Başı
Adana köprübaşı
Otur saraya karşı
Gel beraber gezelim
Dosta düşmana karşı
Vur çapayı çapayı
Vur kazmayı kazmayı
Kız başına bağlamış
Oyalı da ipek yazmayı
Adana'nın pamuğu
Altın dolu sandığı
İnanmayın hep yalan
Eloğlunun yandığı
Pamuk içinde çiğit
Elinde altın divit
Hem sararmış hem solmuş
Bir kız için bir yiğit
Adana köprübaşı
Otur saraya karşı
Gel beraber gezelim
Dosta düşmana karşı
Vur çapayı çapayı
Vur kazmayı kazmayı
Kız başına bağlamış
Oyalı da ipek yazmayı
Adana'nın pamuğu
Altın dolu sandığı
İnanmayın hep yalan
Eloğlunun yandığı
Pamuk içinde çiğit
Elinde altın divit
Hem sararmış hem solmuş
Bir kız için bir yiğit
İl İl Türküler
Değerli arkadaşlar şimdi sizler plaka sırasına göre il il türküler paylaşacağım. Her şehirden güzel bir türkü varsa hikayesi, sözleri gibi bilgiler paylaşacağım . Herkes kendi şehrinin türküsünü blogumuzdan takip edebilri dinleyebilir yorum yapabilri ve ayrıca öğrenebilir.
En Sevilen Türküler
Değerli arkadaşlar bu mesajın altına yorum olarak en sevdiğiniz türküleri yazarsanız bizde sizin için türkünün hikayesini kaynak kişisini yöresini araştırarak sizlerle buluşturabiliriz. Ayrıca birbirinden güzel ses sanatçılarındanda dinleme imkanı sunabiliriz.
Sevgi ve Saygılarımızla...
Sevgi ve Saygılarımızla...
Ankara Türküleri
Bir Yıldız Doğdu Yüceden
Bir Yıldız Doğdu Yüceden
Bir yaz mevsimi koyunculuk yapan bir grup yaylaya çıkar. Bu grup içinde sözlü olan iki de genç vardır. Gençler yaylada rahatça buluşabilecekleri için seviniyorlardı. Çünkü köyde evleri yakın olduğu için komşuların görme tehlikesi vardı. Bir gün iki sevgili gündüzden bir buluşma yeri tespit ederler ve derler ki; bu gece şu kayanın dibinde buluşalım. Gece olur ve oğlan erken saatte kayanın dibinde ayın inmesini ve sevgilisinin gelmesini bekler. Şans bu ya; ay iner inmez arkasından yörede "Sarı Yıldız" adı verilen Şafak Yıldızı doğar ve ay ışığından hiç de farkı olmayan yıldızın şavkı her yeri aydınlatır. Bu yüzden kız da kendisini bir gören olur diye sevgilisinin yanına gelemez. Oğlan da o gece sevgilisi ile buluşmasına engel olan sarı yıldıza bu türküyü söyler.
Bir Yıldız Doğdu Yüceden
Aman Bir Yıldız Doğdu Yüceden
Yâr Yâr Yâr Yâr Yâr Yâr Aman
Şavkı Vurdu Pencereden
A Leylim Leylim
Kavlim Var Dün Geceden
Aman Kavlimiz Var Dün Geceden
Yâr Yâr Yâr Yâr Yâr Yâr Aman
Niye Doğdun Evler Yıkan
Beller Büken Yıldız Dön
Sarı Yıldız Tekerlendi
Aman Sarı Yıldız Tekerlendi
Bal Dudaklar Şekerlendi
Şimdi Kızlar Şikarlandı
Niye Doğdun Evler Yıkan
Beller Büken Yıldız Dön
Bir yaz mevsimi koyunculuk yapan bir grup yaylaya çıkar. Bu grup içinde sözlü olan iki de genç vardır. Gençler yaylada rahatça buluşabilecekleri için seviniyorlardı. Çünkü köyde evleri yakın olduğu için komşuların görme tehlikesi vardı. Bir gün iki sevgili gündüzden bir buluşma yeri tespit ederler ve derler ki; bu gece şu kayanın dibinde buluşalım. Gece olur ve oğlan erken saatte kayanın dibinde ayın inmesini ve sevgilisinin gelmesini bekler. Şans bu ya; ay iner inmez arkasından yörede "Sarı Yıldız" adı verilen Şafak Yıldızı doğar ve ay ışığından hiç de farkı olmayan yıldızın şavkı her yeri aydınlatır. Bu yüzden kız da kendisini bir gören olur diye sevgilisinin yanına gelemez. Oğlan da o gece sevgilisi ile buluşmasına engel olan sarı yıldıza bu türküyü söyler.
Bir Yıldız Doğdu Yüceden
Aman Bir Yıldız Doğdu Yüceden
Yâr Yâr Yâr Yâr Yâr Yâr Aman
Şavkı Vurdu Pencereden
A Leylim Leylim
Kavlim Var Dün Geceden
Aman Kavlimiz Var Dün Geceden
Yâr Yâr Yâr Yâr Yâr Yâr Aman
Niye Doğdun Evler Yıkan
Beller Büken Yıldız Dön
Sarı Yıldız Tekerlendi
Aman Sarı Yıldız Tekerlendi
Bal Dudaklar Şekerlendi
Şimdi Kızlar Şikarlandı
Niye Doğdun Evler Yıkan
Beller Büken Yıldız Dön
22 Şubat 2014 Cumartesi
Mükerrem Kemertaş
Mükerrem Kemertaş 1938 yılında Erzurum'da dünyaya geldi. Halen İzmir'de yaşamını sürdüren Mükerrem Kemertaş, üç çocuk ve iki torun sahibidir. Oğlu Tuncay Kemertaş da kendisi gibi Türk Halk Müziği
sanatçısı ve icracısıdır. Birlikte söyledikleri pek çok eserin yanında
son olarak da "Yadigar" adıyla bir kaset çıkartmışlardır.
Sanat hayatına Erzurum Halk Oyunları Derneği'nin THM çalışmasına katılarak başladı. İlk defa 1956 yılında bir gençlik şöleninde sahneye çıkan sanatçı, o güne kadar Hırtızlı Hafız Celal, Çığılı İzzet, Celal Güzelses gibi ustaları yakinen dinleyebilme fırsatı buldu. 1960 yılında Erzurum Radyosu'nun açılması ve devamında 1961'de Doğudan Sesler Korosu'nun kurulmasıyla birlikte Seyfettin Sığmaz, Hulusi Seven, Fikret Tosuner ve Suat Işıklı nezaretinde, bu koroda korist ve solist olarak görev aldı.[1] Bu topluluğun TRT Erzurum Radyosu için düzenli aralıklarla hazırladığı programlarda beş yıl boyunca yer almıştır.
Daha Sonra, 1966 yılında açılan "Kadrolu Ses Sanatçısı" sınavını kazanarak Erzurum Radyosu'nda kadrolu sanatçı olmuştur. Bu dönemde Erzurum Radyosu'nda Ali Canlı, Mustafa Geceyatmaz, Kemal Karasüleymanoğlu, Fikret Karahan ve Talip Özkan'ın şefliğinde Yurttan Sesler Korosu'nda çalışmaya başladı. İstanbul Radyosu THM Müdürü Nida Tüfekçi'nin isteği üzerine, 1970 yılından itibaren İstanbul Radyosu Yurttan Sesler Topluluğu'nda, Nida Tüfekçi, Neriman Altındağ Tüfekçi, Ahmet Yamacı, Yücel Paşmakçı'nın nezaretinde görevine devam etti.[2]
Uzun havaları ustalıkla icra etmesiyle tanınan Mükerrem Kemertaş'ın, 1960'lı ve 1970'li yıllarda değişik firmalar adına yapmış olduğu çok sayıda plak ve kaseti mevcuttur. 1985 yılında İzmir Radyosu'na naklen atanan Mükerrem Kemertaş, emekli olduğu 2004 yılına kadar bu radyodaki çalışmalarını sürdürdü. Sahneye ilk çıktığı 1956 yılından günümüze kadar çok sayıda konserler de vermiş olan Mükerrem Kemertaş, emekli olmasına rağmen "sanatçının emeklisi olmaz" ilkesini doğrularcasına halen müzik etkinliklerine katılarak sanat yaşamına devam etmektedir.
Sanat hayatına Erzurum Halk Oyunları Derneği'nin THM çalışmasına katılarak başladı. İlk defa 1956 yılında bir gençlik şöleninde sahneye çıkan sanatçı, o güne kadar Hırtızlı Hafız Celal, Çığılı İzzet, Celal Güzelses gibi ustaları yakinen dinleyebilme fırsatı buldu. 1960 yılında Erzurum Radyosu'nun açılması ve devamında 1961'de Doğudan Sesler Korosu'nun kurulmasıyla birlikte Seyfettin Sığmaz, Hulusi Seven, Fikret Tosuner ve Suat Işıklı nezaretinde, bu koroda korist ve solist olarak görev aldı.[1] Bu topluluğun TRT Erzurum Radyosu için düzenli aralıklarla hazırladığı programlarda beş yıl boyunca yer almıştır.
Daha Sonra, 1966 yılında açılan "Kadrolu Ses Sanatçısı" sınavını kazanarak Erzurum Radyosu'nda kadrolu sanatçı olmuştur. Bu dönemde Erzurum Radyosu'nda Ali Canlı, Mustafa Geceyatmaz, Kemal Karasüleymanoğlu, Fikret Karahan ve Talip Özkan'ın şefliğinde Yurttan Sesler Korosu'nda çalışmaya başladı. İstanbul Radyosu THM Müdürü Nida Tüfekçi'nin isteği üzerine, 1970 yılından itibaren İstanbul Radyosu Yurttan Sesler Topluluğu'nda, Nida Tüfekçi, Neriman Altındağ Tüfekçi, Ahmet Yamacı, Yücel Paşmakçı'nın nezaretinde görevine devam etti.[2]
Uzun havaları ustalıkla icra etmesiyle tanınan Mükerrem Kemertaş'ın, 1960'lı ve 1970'li yıllarda değişik firmalar adına yapmış olduğu çok sayıda plak ve kaseti mevcuttur. 1985 yılında İzmir Radyosu'na naklen atanan Mükerrem Kemertaş, emekli olduğu 2004 yılına kadar bu radyodaki çalışmalarını sürdürdü. Sahneye ilk çıktığı 1956 yılından günümüze kadar çok sayıda konserler de vermiş olan Mükerrem Kemertaş, emekli olmasına rağmen "sanatçının emeklisi olmaz" ilkesini doğrularcasına halen müzik etkinliklerine katılarak sanat yaşamına devam etmektedir.
Aşıklık Geleneği
Âşıklık geleneğinde sazlı, sazsız, doğaçlama, yazarak ya da birkaç özelliği birden taşıyıp geleneğe bağlı şiir söyleyenlere âşık, bu söyleme biçimine âşıklık-âşıklama, âşıkları yönlendiren kurallar bütününe âşıklık geleneği
denir. Aşıklık geleneği yüz yıllardır süre gelen, canlılığından,
dinamimzminden ödün vermeden hala ilk günkü canlılığını koruyan, ılık
esintilerle içimizi okşayan manevi bir kültürdür.
Aşıklık içimizden gelen bir duygudur. Sadece içimizden gelen duyguları yazılı ifade alarak halka hitabederiz.
Aşıklık içimizden gelen bir duygudur. Sadece içimizden gelen duyguları yazılı ifade alarak halka hitabederiz.
Murat Çobanoğlu
Murat Çobanoğlu (d. 1940, Arpaçay, Kars - ö. 26 Mart 2005, Ankara) Türk halk ozanı.
1940 yılında Kars'ın Arpaçay ilçesinin Koçköyü beldesinde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Karapapak (Azeri) Türkleri'nden ve asıl soyadı Çobanlar olan Çobanoğlu’nun annesi Lala (La'li) hanımdır ve babası, Aşık Şenlik'in çıraklarından Aşık Gülistan'dır. Babası Arpaçay'ın Koçköyünden olup 1920'de Kars'a yerleşmiştir. Karısının erken ölümü dolayısıyla oğlunu o büyütüp yetiştirdi. İlkokul mezunu olan âşık evli ve dört çocuk babasıdır.
Saz çalmaya ve şiir söylemeye 1951 'de gördüğü bir bir rüyada bade içtikten sonra başlamıştır. Murat Çobanoğlu 1966 yılından başlayarak sürekli olarak Konya Aşıklar Bayramına katıldı. Artvin, Konya, Erzurum ve Mut'ta yapılan yarışmalarda dereceler aldı. Özellikle atışma dalında başarı gösterdi. Sık sık radyoda ve televizyonda -değişik konularda- söyledi. Saza egemenliği, ulusal duygularının güçlülüğü ve kendine özgü sesiyle ilgi çekti. Yurt içinde ve dışında düzenlenen bazı şenliklere katıldı.
Aşıklık geleneğinin bir parçası olan türkülü hikâyeler anlatma konusunda da başarılı örnekler veren Çobanoğlu, kendi türkülerinin yanı sıra usta malı türküleri de genç kuşaklara aktarmaktadır.
Türkiye’nin her yerinde bilinen, tanınan Çobanoğlu yıllarca radyo programları yaptı. Halk edebiyatı ve aşıklık geleneği üzerine çeşitli seminerler verdi. Şiirleri çeşitli dergilerde yayımlandı. Türkiye dışında, Avrupa'dan İran'a dek birçok ülkede konserler verdi, yarışmalara katıldı.
1971 yılında Kars'ta açtığı, özellikle usta-çırak ilişkinden her alanda aşıklık geleneğinin sürdürülmesinde katkısı anlamında bir okul niteliğinde olan Çobanoğlu Halk Ozanları Kahvesi yörenin aşıklar merkezine dönüştü.
Murat Çobanoğlu, saz çalmaya ve şiir söylemeye başlamasını şöyle anlatıyor:
1940 yılında Kars'ın Arpaçay ilçesinin Koçköyü beldesinde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Karapapak (Azeri) Türkleri'nden ve asıl soyadı Çobanlar olan Çobanoğlu’nun annesi Lala (La'li) hanımdır ve babası, Aşık Şenlik'in çıraklarından Aşık Gülistan'dır. Babası Arpaçay'ın Koçköyünden olup 1920'de Kars'a yerleşmiştir. Karısının erken ölümü dolayısıyla oğlunu o büyütüp yetiştirdi. İlkokul mezunu olan âşık evli ve dört çocuk babasıdır.
Saz çalmaya ve şiir söylemeye 1951 'de gördüğü bir bir rüyada bade içtikten sonra başlamıştır. Murat Çobanoğlu 1966 yılından başlayarak sürekli olarak Konya Aşıklar Bayramına katıldı. Artvin, Konya, Erzurum ve Mut'ta yapılan yarışmalarda dereceler aldı. Özellikle atışma dalında başarı gösterdi. Sık sık radyoda ve televizyonda -değişik konularda- söyledi. Saza egemenliği, ulusal duygularının güçlülüğü ve kendine özgü sesiyle ilgi çekti. Yurt içinde ve dışında düzenlenen bazı şenliklere katıldı.
Aşıklık geleneğinin bir parçası olan türkülü hikâyeler anlatma konusunda da başarılı örnekler veren Çobanoğlu, kendi türkülerinin yanı sıra usta malı türküleri de genç kuşaklara aktarmaktadır.
Türkiye’nin her yerinde bilinen, tanınan Çobanoğlu yıllarca radyo programları yaptı. Halk edebiyatı ve aşıklık geleneği üzerine çeşitli seminerler verdi. Şiirleri çeşitli dergilerde yayımlandı. Türkiye dışında, Avrupa'dan İran'a dek birçok ülkede konserler verdi, yarışmalara katıldı.
1971 yılında Kars'ta açtığı, özellikle usta-çırak ilişkinden her alanda aşıklık geleneğinin sürdürülmesinde katkısı anlamında bir okul niteliğinde olan Çobanoğlu Halk Ozanları Kahvesi yörenin aşıklar merkezine dönüştü.
Murat Çobanoğlu, saz çalmaya ve şiir söylemeye başlamasını şöyle anlatıyor:
“ | "Göç mevsimi yaylaya göçerken susadım. Yol kenarında bulunan çeşmeye su içmeye gittim. Ben oyalanınca göçlerimiz dağı aştı. Akşamın alacakaranlığında uyuyakaldım. İşte o zaman nasibim olan aşıklık ilhamı bana verildi. Sabah, yaylada beni bulamayan babam düşer yollara, beni aramaya. Beni çeşmenin başında uyurken bulunca, aşık olacağımı söyledi. Saz aldı. Saz tutmasını öğretti. O zamandan bu yana saz çalmaya, şiir ve türküler söylemeye başladım." | „ |
Kazancı Bedih
Bedih Yoluk ya da tanınan adıyla Kazancı Bedih (d. 1 Ocak 1929, Şanlıurfa - ö. 20 Ocak 2004, Şanlıurfa), Şanlıurfalı gazelhan, sıra gecesi geleneğinin önemli ustalarındandır.
Bedih ailenin tek erkek çocuğuydu. Belediye memurluğunun ardından yaptığı kazancılık mesleği nedeniyle bu lakapla tanınır. Çocukluğundan itibaren müzikle ilgilendi, cümbüş, ud ve tanbur çalmayı öğrendi, yöredeki sıra gecelerine katılarak sanatını geliştirdi. 2000'in üzerinde kaset yaptı. Sesinin ve yorumunun taklit edilememesiyle adını duyurdu. Kendine has bir hali ve üslubu olan Kazancı Bedih, bundan dolayı yörede "pir" diye çağrılıyordu.
Türk halkı ve medya Şanlıurfa'daki sıra geceleri geleneğini onunla keşfetmiştir. Küçük yaşlardan itibaren sıra gecelerine katılan Bedih Şanlıurfa yöresinde bu gecelere çağrılan en önemli isimlerden birisiydi. 1993 yılında İbrahim Tatlıses'in sunduğu İbo Show isimli televizyon programında görüldü. Burada Fuzuli'nin "Öyle sermestem ki idrak etmezem dünya nedir" diye başlayan sözleri ustaya yeni kapılar açacaktı. Fakat bunu kendisi hiç istemiyordu. Çünkü buna sebep bu tür ortamlardaki yozlaşmaydı. Bedih ise daha sessiz ve sakin bir hayatı seviyordu. Kahvehanelere gitmezdi ve sıra gecelerine katılmayı çok seviyordu. Katıldığı gecelerde çoğunlukla para almıyordu. İbrahim Tatlıses'in programına katıldıktan sonra tekrar ekranlara çıkması için yoğun istek alan sanatçı, iki ay kadar sonra programa tekrar katıldı.
Televizyona çıkması onun daha fazla tanınmasına yol açtı. 1996'da bu defa Yavuz Turgul'un yönettiği başrollerini Şener Şen ve Uğur Yücel'in paylaştığı Eşkıya filminde "Nice bu hasreti dildar ile giryan olayım, yanayım aşkınla büryan olayım" dizeleri ile gündeme geldi. Savaş Ay'ın sunduğu bir programda "Hafızamda binlerce parçalık arşivim var. Onları birileri derlese, kayıt altına alsa, hep Hülya Avşar'a İbo Showlara çıkıyorum. Böylemi olmalıydı?" demiştir. İbrahim Tatlıses'in bir programı öncesinde ise Ahmet Kaya ile aynı ortamda bulunan ancak kendisini tanımayan Bedih'e Tatlıses, Ahmet Kaya için onu programa çıkartacağını ve tanıyıp, tanımadığını, kendisini nasıl bulduğunu sorduğunda Bedih; "Oğlum bu saç, sakal ne? Biraz kessene" demiş ve oğlu Ahmet Kaya'nın stilinin böyle olduğunu ve tanınmış bir sanatçı olduğunu kendisine söylediğinde Bedih şaşırmıştır.
Yine bu sıralarda televizyonlara neden bu kadar az çıktığını soran bir basın mensubuna "Memlekette rakı kalmaz" esprisi yapmıştır. 2003 yılı Eylül ayında 76 yaşındayken bakırcılar çarşısındaki mesleğine geri dönme kararı aldı. Bu kararın ardındaki asıl sebep bu alandaki yozlaşma olduğu kadar, devlet tarafından sahip çıkılmama ve bir tür yalnız bırakılma refleksi oldu.
Kazancı Bedih ve eşi, 20 Ocak 2004'te Şanlıurfa'daki evde uyudukları esnada, katalitik sobadan sızan gazdan zehirlenerek hayatlarını kaybettiler. Cenazelerini oğulları Naci Yoluk ertesi gün saat 10.30 sıralarında eve girdiğinde bulmuştur. Sanatçının Mahsun Kırmızıgül ile birlikte düet yaptığı Nemrut'un Kızı adlı parçaya ölümünden sonra klip çekilmiştir.
Bedih ailenin tek erkek çocuğuydu. Belediye memurluğunun ardından yaptığı kazancılık mesleği nedeniyle bu lakapla tanınır. Çocukluğundan itibaren müzikle ilgilendi, cümbüş, ud ve tanbur çalmayı öğrendi, yöredeki sıra gecelerine katılarak sanatını geliştirdi. 2000'in üzerinde kaset yaptı. Sesinin ve yorumunun taklit edilememesiyle adını duyurdu. Kendine has bir hali ve üslubu olan Kazancı Bedih, bundan dolayı yörede "pir" diye çağrılıyordu.
Türk halkı ve medya Şanlıurfa'daki sıra geceleri geleneğini onunla keşfetmiştir. Küçük yaşlardan itibaren sıra gecelerine katılan Bedih Şanlıurfa yöresinde bu gecelere çağrılan en önemli isimlerden birisiydi. 1993 yılında İbrahim Tatlıses'in sunduğu İbo Show isimli televizyon programında görüldü. Burada Fuzuli'nin "Öyle sermestem ki idrak etmezem dünya nedir" diye başlayan sözleri ustaya yeni kapılar açacaktı. Fakat bunu kendisi hiç istemiyordu. Çünkü buna sebep bu tür ortamlardaki yozlaşmaydı. Bedih ise daha sessiz ve sakin bir hayatı seviyordu. Kahvehanelere gitmezdi ve sıra gecelerine katılmayı çok seviyordu. Katıldığı gecelerde çoğunlukla para almıyordu. İbrahim Tatlıses'in programına katıldıktan sonra tekrar ekranlara çıkması için yoğun istek alan sanatçı, iki ay kadar sonra programa tekrar katıldı.
Televizyona çıkması onun daha fazla tanınmasına yol açtı. 1996'da bu defa Yavuz Turgul'un yönettiği başrollerini Şener Şen ve Uğur Yücel'in paylaştığı Eşkıya filminde "Nice bu hasreti dildar ile giryan olayım, yanayım aşkınla büryan olayım" dizeleri ile gündeme geldi. Savaş Ay'ın sunduğu bir programda "Hafızamda binlerce parçalık arşivim var. Onları birileri derlese, kayıt altına alsa, hep Hülya Avşar'a İbo Showlara çıkıyorum. Böylemi olmalıydı?" demiştir. İbrahim Tatlıses'in bir programı öncesinde ise Ahmet Kaya ile aynı ortamda bulunan ancak kendisini tanımayan Bedih'e Tatlıses, Ahmet Kaya için onu programa çıkartacağını ve tanıyıp, tanımadığını, kendisini nasıl bulduğunu sorduğunda Bedih; "Oğlum bu saç, sakal ne? Biraz kessene" demiş ve oğlu Ahmet Kaya'nın stilinin böyle olduğunu ve tanınmış bir sanatçı olduğunu kendisine söylediğinde Bedih şaşırmıştır.
Yine bu sıralarda televizyonlara neden bu kadar az çıktığını soran bir basın mensubuna "Memlekette rakı kalmaz" esprisi yapmıştır. 2003 yılı Eylül ayında 76 yaşındayken bakırcılar çarşısındaki mesleğine geri dönme kararı aldı. Bu kararın ardındaki asıl sebep bu alandaki yozlaşma olduğu kadar, devlet tarafından sahip çıkılmama ve bir tür yalnız bırakılma refleksi oldu.
Kazancı Bedih ve eşi, 20 Ocak 2004'te Şanlıurfa'daki evde uyudukları esnada, katalitik sobadan sızan gazdan zehirlenerek hayatlarını kaybettiler. Cenazelerini oğulları Naci Yoluk ertesi gün saat 10.30 sıralarında eve girdiğinde bulmuştur. Sanatçının Mahsun Kırmızıgül ile birlikte düet yaptığı Nemrut'un Kızı adlı parçaya ölümünden sonra klip çekilmiştir.
Kıvırcık Ali
Ali Özütemiz ya da bilinen adıyla Kıvırcık Ali (d. 11 Ekim 1968, Tokat - ö. 11 Ocak 2011, İstanbul), Türk halk müziği sanatçısı.
Aşık Ali adlı bir halk ozanının oğludur. Tokat'ın Turhal ilçesinin Erenli köyünde doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra okumadı. 1983 yılında İstanbul'a geldi ve saz yapım atölyesinde çalışmaya başladı. Bu sırada katıldığı bir ses yarışmasında aşıklama dalında birinci oldu. Bir yandan konfeksiyon atölyesinde çalışırken, solfej dersleri alarak ve düğünlerde saz çalarak müzikle ilgisini sürdürdü. 1992 yılında Aşık Nuri Yücel'in Hapishane Ranzaları 2 isimli albümüne bağlamasıyla katılarak ilk profesyonel stüdyo çalışmasına başlamış oldu. 1994-1998 yılları arasında yaptığı albümler piyasaya sürülmedi fakat bu sürede başta Aşık Nuri Yücel olmak üzere birçok sanatçının albümünde sanat yönetmenliği yaptı. 1995'te iki arkadaşı ile birlikte Grup Turnalar'ı kurdular ve Türkülerden Türkülere Yol Eyledik ve Türküler Kimliğimiz adlı iki albüm çıkarttılar. 1999'da ise ilk solo albümü Gül tükendi ben tükendim'i hazırladı. Türkiye'de ve Almanya'da çok sayıda konser verdi, TV programlarına katıldı. Bestelerini birçok sanatçı seslendirdi. "Kıvırcık Ali" olarak bilinen sanatçı 11 Ocak 2011 tarihinde saat 5.30'da kendi aracıyla geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. İstanbul Hadımköy Gülbahçe Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Aşık Ali adlı bir halk ozanının oğludur. Tokat'ın Turhal ilçesinin Erenli köyünde doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra okumadı. 1983 yılında İstanbul'a geldi ve saz yapım atölyesinde çalışmaya başladı. Bu sırada katıldığı bir ses yarışmasında aşıklama dalında birinci oldu. Bir yandan konfeksiyon atölyesinde çalışırken, solfej dersleri alarak ve düğünlerde saz çalarak müzikle ilgisini sürdürdü. 1992 yılında Aşık Nuri Yücel'in Hapishane Ranzaları 2 isimli albümüne bağlamasıyla katılarak ilk profesyonel stüdyo çalışmasına başlamış oldu. 1994-1998 yılları arasında yaptığı albümler piyasaya sürülmedi fakat bu sürede başta Aşık Nuri Yücel olmak üzere birçok sanatçının albümünde sanat yönetmenliği yaptı. 1995'te iki arkadaşı ile birlikte Grup Turnalar'ı kurdular ve Türkülerden Türkülere Yol Eyledik ve Türküler Kimliğimiz adlı iki albüm çıkarttılar. 1999'da ise ilk solo albümü Gül tükendi ben tükendim'i hazırladı. Türkiye'de ve Almanya'da çok sayıda konser verdi, TV programlarına katıldı. Bestelerini birçok sanatçı seslendirdi. "Kıvırcık Ali" olarak bilinen sanatçı 11 Ocak 2011 tarihinde saat 5.30'da kendi aracıyla geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. İstanbul Hadımköy Gülbahçe Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Ali Ekber Çiçek
Ali Ekber Çiçek 1935 yılında Erzincan'ın Ulalar Köyü'nde dünyaya gelmiştir. Ali Ekber Çiçek 1939 yılındaki Erz,ncan depreminde babasını kaybetmiş ve küçük yaşlarda rençberliğe başlamıştır. Bu arada bağlamayı öğrenmiş, cem toplantılarıa katılmış ve kulağı alevi deyişleriyle dolmuştur.
Maddi imkansızlıklar yüzünden ilkokuldan sonra okulu bırakmak zorunda kalmıştır ama müziği hiç bırakmamıştır.
Müzik aşkı ağır basınca İstanbul'a göç etmiş ve halk müziğinin önde gelen isimleriyle tanışmıştır. Askerlikten sonra TRT'nin açtığı sınava katılmış ve Muzaffer Sarısözen döneminde TRT Ankara Radyosu'na ve Yurttan Sesler Korosu'na girmiştir. 35 yılı aşkın sürede 400 den fazla türküyü derleyerek geniş kitlelere ulaştırmıştır.
TRT arşivinde 54 tane kasedi bulunmaktadır. 2003 yılının başlarında TRT Belgesel Programlar Müdürlüğü tarafından Ali Ekber Çiçek'in hayatını anlatan "Cahilden Uzak Dur, Kemale Yakın" isimli belgesel çekilmiştir.
En başta Haydar Haydar olmak üzere Türk Halk Müziği'ne bir çok unutulmaz türkü armağan eden bağlama sanatçısı ve derlemecisidir. Kendisi gibi sanatçı olan Cemile Cevher Çiçek'le evli olan Ali Ekber Çiçek yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle 2006 yılında 71 yaşında hayatını kaybetmiştir. Kabri Balıkesir'e bağlı Edremit İlçesinin Tahtakuşlar Köyü'ndedir.
Maddi imkansızlıklar yüzünden ilkokuldan sonra okulu bırakmak zorunda kalmıştır ama müziği hiç bırakmamıştır.
Müzik aşkı ağır basınca İstanbul'a göç etmiş ve halk müziğinin önde gelen isimleriyle tanışmıştır. Askerlikten sonra TRT'nin açtığı sınava katılmış ve Muzaffer Sarısözen döneminde TRT Ankara Radyosu'na ve Yurttan Sesler Korosu'na girmiştir. 35 yılı aşkın sürede 400 den fazla türküyü derleyerek geniş kitlelere ulaştırmıştır.
TRT arşivinde 54 tane kasedi bulunmaktadır. 2003 yılının başlarında TRT Belgesel Programlar Müdürlüğü tarafından Ali Ekber Çiçek'in hayatını anlatan "Cahilden Uzak Dur, Kemale Yakın" isimli belgesel çekilmiştir.
En başta Haydar Haydar olmak üzere Türk Halk Müziği'ne bir çok unutulmaz türkü armağan eden bağlama sanatçısı ve derlemecisidir. Kendisi gibi sanatçı olan Cemile Cevher Çiçek'le evli olan Ali Ekber Çiçek yakalandığı kanser hastalığı nedeniyle 2006 yılında 71 yaşında hayatını kaybetmiştir. Kabri Balıkesir'e bağlı Edremit İlçesinin Tahtakuşlar Köyü'ndedir.
Türkü Nedir
Türkü nedir?
Türkü, hece ölçüsüyle yazılmış, sözleri ezgi eşliğinde söylenen Türk halk şiiridir. Kelime anlamı, Türki yani Türk'e ait olan manasındadırTürk halk edebiyatı nazım şekli ve türüdür. Ezgisi yönüyle diğer halk şiiri türlerinden ayrılır. Türküler genellikle anonimdir. İsimleri bilinen saz şairlerinin söyledikleri de giderek halka mal olmuş ve bunlar da anonimleşme eğilimine girmiştir.
Türkü yakmak nedir?
Türkü söylemeye "türkü yakmak" da denilmektedir.Türkü'ler kaça ayrılır?
Türküler 3'e ayrılmaktadır.Bunlar:1- Ezgilerine göre türküler: Ezgilerine göre türkülerde kendi içerisinde 2'ye ayrılır.
a- Kırık havalar: Usullü ezgilerdir. Alt türleri; türkü (genelde tüm kırık havalar için, özelde diğer türlerin dışında kalanlar için kullanılır), deyiş, koşma, semah, tatyan, barana, zeybek, horon, halay, bar, bengi, sallama, güvende, oyun havası, karşılama, ağırlama, peşrev, teke zortlatması, gakgili havası, dımıdan, zil havası, fingil havası'dır.
b- Uzun havalar: Usulsüz ezgilerdir. Alt türleri; uzun hava (diğer türlere girmeyenler için kullanılır), barak, bozlak, gurbet havası, yas havası, tecnis, boğaz havası, elagözlü, maya, hoyrat, divan, yol havası, yayla havası, mugam'dır. Ayrıca gazeller de özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde halk arasında söylenmektedir.
2- Konularına göre türküler: Ninniler ve çocuk türküleri, tabiat üzerine türküler, aşk türküleri, kahramanlık türküleri, askerlik türküleri, tören türküleri, iş türküleri, acıklı olaylarla ilgili türküler, güldürücü türküler, karşılıklı söylenen türküler, oyun türküleri, ağıtlar.
3- Yapılarına göre türküler: Yapılarına göre türküler'de kendi içerisinde 2'ye ayrılır.
a- Mani kıt’alarından kurulu türküler: Birbirleriyle ilgili konularda söylenmiş manilerin sıralanarak ezgiyle okunmasından meydana gelir.
b- Dörtlüklerle kurulu türküler: Dörtlüklerle kurulu türküler adı üstünde dörtlüklerden oluşan türkülerdir.bu tür türküler de anonim'dir.
Örnek bir türkü "Havada Bulut Yok"
Havada bulut yok bu ne dumandır.Mahlede ölüm yok bu ne figandır.
Adı Yemen’dir gülü çemendir.
Giden gelmiyor acep nedendir.
Burası Muş’tur yolu yokuştur.
Giden gelmiyor acep nedendir.
Kışlanın önünde redif sesi var.
Bakın çantasına acep nesi var.
Bir çift kundurayla bir de fesi var.
Adı Yemen’dir gülü çimendir.
Giden gelmiyor acep nedendir.
Burası Muş’tur yolu yokuştur.
Giden gelmiyor acep nedendir.
Sözlükte türkü ne anlama gelmektedir?
Hece ölçüsüyle yazılmış ve halk ezgileriyle bestelenmiş koşuk.Turkish Folk Music
Turkish folk music (Türk Halk Müziği) combines the distinct cultural values of all civilisations that have lived in Anatolia and the past territories in Europe and Asia. Its unique structure includes regional differences under one umbrella. It was the most popular music genre in the Ottoman Empire era. After the foundation of Turkish Republic,
Atatürk made a wide-scale classification and archiving of samples of
Turkish folk music from around Anatolia was launched in 1924 and
continued until 1953 to collect around 10,000 folk songs. In the 1960s,
Turkish folk music met with radio and folk musicians like Aşık Veysel, Neşet Ertaş, Bedia Akartürk became the most popular names of the Turkish folk music. In the 1970s and 1980s, with the rising popularity of arabesque and Turkish light western, Turkish folk music has lost its old prestige, but singers like Belkıs Akkale, İzzet Altınmeşe, Selda Bağcan and Arif Sağ made successful hit songs and became important representatives of the genre.
Music accompanied by words can be classified under the following headings: Türkü (folksongs), Koşma (free-form folk songs about love or nature), Semai (folk song in Semai poetic form), Mani (a traditional Turkish quatrain form), Destan (epic), Deyiş (speech), Uzun Hava (long melody), Bozlak (a folk song form), Ağıt (a lament), Hoyrat, Maya (a variety of Turkish folksong), Boğaz Havası (throat tune), Teke Zorlatması, Ninni (lullaby), Tekerleme (a playful form in folk narrative), etc. These are divided into free-forms or improvisations with no obligatory metrical or rhythmic form, known as "Uzun Hava", and those that have a set metrical or rhythmic structure, known as "Kırık Havalar" (broken melodies). Both can also be employed at the same time.
Music generally played without words, and dance tunes, go by the names Halay, Bengi, Karsilamas, Zeybek, Horon, Bar, etc. Each region in Turkey has its own special folk dances and costumes.
Here are some of the most popular:
Music accompanied by words can be classified under the following headings: Türkü (folksongs), Koşma (free-form folk songs about love or nature), Semai (folk song in Semai poetic form), Mani (a traditional Turkish quatrain form), Destan (epic), Deyiş (speech), Uzun Hava (long melody), Bozlak (a folk song form), Ağıt (a lament), Hoyrat, Maya (a variety of Turkish folksong), Boğaz Havası (throat tune), Teke Zorlatması, Ninni (lullaby), Tekerleme (a playful form in folk narrative), etc. These are divided into free-forms or improvisations with no obligatory metrical or rhythmic form, known as "Uzun Hava", and those that have a set metrical or rhythmic structure, known as "Kırık Havalar" (broken melodies). Both can also be employed at the same time.
Music generally played without words, and dance tunes, go by the names Halay, Bengi, Karsilamas, Zeybek, Horon, Bar, etc. Each region in Turkey has its own special folk dances and costumes.
Here are some of the most popular:
- Hora - A type of circle dance, also known as Syrtos, originating from the ancient Greek art form of χορεία (Chorea).
- Horon - This Pontic Greek dance from Black Sea, was performed by men only living in Trabzon, dressed in black with silver trimmings. Today, the dancers link arms and quiver to the vibrations of the kemenche (an instrument similar to violin).
- Kasap Havası/Hasapiko - A Greek folk dance. The dance originated from the Greek butchers guild, living in Constantinople, during the Byzantine Empire.
- Kaşık Oyunu - The Spoon Dance is performed from Konya to Silifke and consists of gaily dressed male and female dancers 'clicking' out the dance rhythm with a pair of wooden spoons in each hand.
- Kılıç Kalkan - The Sword and Shield Dance of Bursa represents the Ottoman conquest of the city. It is performed by men only, in Ottoman battle-dress, who dance to the sound of clashing swords and shields, without music.
- Zeybek - In this Aegean dance, dancers, called "efe", symbolize courage and heroism.Although some of the scales ('ayak' - foot) employed in Turkish folk music melodies are similar to the some of the 'makam'
scales of traditional Ottoman/Turkish Classical Music, not all of the
folk music scales have Classical music counterparts, and there are
important differences between the two concepts. The 'makam' of Turkish
Classical Music is not just a scale, but has certain rules of
progression, which in some cases are quite detailed, and in the course
of the development the whole scale of the makam is used. Though
sometimes referred to as makams by exponents of Turkish Classical Music,
the scales of Turkish Folk Music are more properly called 'ayak' (foot)
and are simply scales, with no rules of progression, thus bearing
closer comparison with the concept of medieval church modes than do
makams. Furthermore in many Turkish folk songs only part of the scale is
used. Both forms of music are diatonic, but use notes that are
additional to the 12 semitones of western music. In Turkish folk music,
for example, some scales include the note B, others B flat, and still
others a note roughly halfway between B and B flat.
The scales of Turkish folk music are associated with different regions, and can be known by different names depending on the region, such as: Beşiri, Garip, Kerem, Misket, and Müstezad.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)